Öleceksin, susacaksın!
Ağlayacaksın, haykırmayacaksın arkadaş.
Ölüm ne kalleşsin desem sana…
Bir hiçmişçesine bedeni sıyırırken yaşamdan,
Geriye neler bıraktın dönüp baksana.
Yüreği acıdan delinmiş bir ana,
Gözyaşları sel olmuş bir eş…
Sevgiye hasret küçük küçük eller…
Hem de özgürlükler adına.
Bir kez daha bak oynadığın oyunun son perdesine
Finalinde kimler yok ki…
Siyah gözlükler arkasında ki timsahlar ve gözyaşları…
Hepsi çok çok üzgünler.
Bak her yer barış çiçekleri açmış rengârenk.
Ey yaşam ne kadar ucuzsun,
Sen de insanlar gibi.
Hiç yaşanmamış gibi saysam seni ne olur ki.
Ölümün kalleşliğinin yanında lafın mı olur senin.
Öleceksin, susacaksın;
Ağlayacaksın, konuşmayacaksın işte.
Bak işte birileri daha da özgürler.
Sensiz ve bensiz
Saraylarında, hanlarında
Yırtılıp atılan kâğıt misali atılmışken bir kenar;
Öleceksin, öleceksin ve susacaksan
Lanetler yağdıracaksın
Senin ve benim değerimi bilmeyenlere.
Ölüm yıkamayacak bu bedeni hiçbir zaman
Kalleşlikleri gördükçe.
Dirilip binlerce kere
Onurla haykıracaksın ‘”Özgürlük benim” diye