Ülkemizde, son zamanlarda yüreğimizi yakan terör olayları yaşanmaktadır. Artık; “Ateş düştüğü yeri yakmıyor. “Tüm ulus teröre kurban verdiği şehitlerimizin acısı ve gözyaşları ile bayrama giriyor. Ulus; derin bir acı ve öfke içinde. Ulus, terörün çözümü için kararlı bir siyasi irade bekliyor.
Terörü çözebilmek için şu iki temel kavramı iyi tanımak gerekir. Terör ve emperyalizm nedir? Ayrıca dünyanın ve ülkemizin teröre bakış açısını iyi tahlil etmek gerekir.
Terör; insanların en kutsal hakkı olan yaşama hakkını elinden alır. Genç, ihtiyar, çoluk-çocuk ve kadın demeden şuursuzca öldürür. Toplumda; kargaşa, umutsuzluk, panik, yılgınlık oluşturur. Ekonomi ve insan kaybına yol açar. Terör yaşamak ve amacına ulaşmak için eylemler yapar.
Terörün milliyeti, ırkı, dini,sağı solu olmaz. Dünyanın her yerinde her an çirkin yüzünü gösterir.
Emperyalizm; temel amacı, geri kalmış ülkelere siyasi, ekonomik, etnik, dinsel ve kültürel olarak bölüp parçalamaktır. Böylece kendisine uygun yönetimler oluşturmak, o ülkelerin yeraltı, yerüstü zenginlik kaynaklarını sömürmek ve teknolojisini, silahını her çeşit ürününü satacağı pazarlar oluşturmaktır.
Dünya terör karşısında ikiyüzlü davranmaktadır. Bana dokunmayan terör, terör değildir anlayışı hakimdir. Terörü açık ve kapalı bir şekilde desteklemektedirler. Türkiye’de terör bugünün sorunu değildir. Tarihi geçmişimize bakacak olursak; “SEVR ANLAŞMASI haritasında Büyük Ermenistan ve Kürdistan vardır. ASALA Ermenistan, PKK Kürdistan hayallerini gerçekleştirmeye çalışıyor. HİZBULLAH, EL-KAİDE ve RABITA şeriat devleti özlemini gerçekleştirmeye çalışıyor. ABD ve AB ise Türkiye üzerinde Büyük Ortadoğu projesi çerçevesinde “Ilımlı İslam” projesini gerçekleştirmeye çalışıyor. Günümüzden somut örnekler verecek olursak; ABD’de bir askeri dergide ve İtalya’da bir kolejde Türkiye’yi bölen haritalar yayınlanıyor. Bir benzeri haritada Almanya’da yayınlanıyor. Yine ABD’nin bir düşünce kuruluşu tarafından yine ABD’de yapılan NATO’nun 2007 milenyum tatbikatında, Türkiye’nin çağrılmadığı tatbikatta ülkemizi bölme senaryoları konuşuluyor. Türkiye, bu bölme projelerine duyarsız kalıyor, tepki göstermiyor.
Türkiye’yi yönetenler, 1. 2. Körfez Savaşları sonucunda, Kuzey Irak’ta oluşan kukla devleti Saddam’dan korumak amacı ile “ÇEKİÇ GÜÇ” sayesinde yardımcı oldu. Bu da yetmedi HABUR sınır kapısını açtı. Kuzey Irak’ın imarında Türk müteahhitleri görev aldı. Berza’nın şirketlerine Mersin Serbest Bölgesinde ticaret yapma imkânı sağlandı. Kuzey Irak’ın ve Kandil dağındaki terör örgütünün elektriğini biz veriyoruz. 1 Mart Teskeresine rağmen, ABD’nin Iraktaki lojistik desteği biz sağladık. Meh-metçiğimizi şehit eden silahların ABD ve AB ülkelerinden sağlandığı yetkililer tarafından belgelerle ortaya kondu. Buna rağmen önlemler alınamadı.
ABD’nin ve AB ülkelerinin baskıları sonucunda TBMM’nde “Pişmanlık Yasası” ve “İkiz Yasalar” çıkarıldı. Daha burada adlarını sayamadığım çıkarılan yasalarla Türkiye Cumhuriyetin altı bilerek veya bilmeyerek oyuldu. Son olarak Anayasa değişikliği ile hukuksal alt yapısı oluşturulduğu izlenimi kaygısı yaratılmaktadır.
Görülüyor ki; Türk Milleti basiretsiz. kararsız, beceriksiz yönetenler sayesinde ve devlet adamlığı yokluğundan, son 30 yıl içinde terör; 40-50 bin insanımızın canını aldı. Binlerce insan sakat kaldı. Binlerce ocak söndü.100-150 milyar dolar ekonomik kayba uğradık.Ülkemiz bölünme noktasına geldi.
Bu tecrübeler gösteriyor ki terör sadece güvenlik önlemleri ile çözülemiyor.
Artık başımızı kuma sokma, başkalarından himmet beklemenin zamanı geçmiştir. Siyasetçisi, bilim adamı, aydını, üniversiteleri, sivil toplum örgütleri, güvenlik güçleri,ordusu ve medyası ile ulusal bir uyanış ve kendimize gelme zamanıdır.
Sonuç olarak; terörün önünü ivedilikle alacağına inandığım birçok düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Yoksulluğu, işsizliği acilen çözmeliyiz. Halkı sadaka kültüründen kurtarıp, devletin sosyal yanını öne çıkarmalıyız. Yolsuzlukları önlemeliyiz. Ağalık, beylik,aşiret, tarikat, cemaat gibi kula kulluk eden feodal yapıyı kaldırıp, özgür bireyler yetiştirilmesine çalışmalıyız. Toprak reformu yapılmalı, hazine arazileri topraksız köylülere verilmeli. Halkı yozlaştıran televole kültürünün önüne geçilmelidir. Eğitim dinsel yozlaşmadan korunmalı, çağdaş aklı ve bilimi rehber edinen bir eğitim sistemi yapısına kavuşturulmalıdır. Hukuk devleti olmanın gereği yerine getirilmelidir. Demokrasinin temel kurallarını oturtmalıyız. Eşitlik, hak, adalet ve özgürlük gibi insan temel hak ve hürriyetlerini insanlarımıza layık görmeliyiz. Ancak bu şekilde terör çözülür, insanlar birbirine güvenir ve ülke kalkınır.
Yalnız; hak ve özgürlükler bireyin özgürlüğünü, Türkiye Cumhuriyetinin egemenliğini, bağımsızlığını ve üniter yapısını yok etme noktasına getirilmemelidir.
YAŞANIR BİR TÜRKİYE; HÜKÜMET OLMAK İLE DEĞİL, DEVLET OLMAKLA SAĞLANIR.
24.10.2007