Günlük yaşantımızda merak edip Türk Dil kurumunun Türkçe sözlüğünde Savaş ve Barış sözcüklerinin anlamına baktığımızda şu açıklamaları görmekteyiz.
Savaş; Devletlerin diplomatik ilişkilerini keserek giriştikleri silahlı mücadele. Barış ise; Savaşın bitimiyle gelen huzur, sulh, savaşın bitmesiyle yapılan anlaşmanın ardından gelen savaşsız durum olarak tanımlanmaktadır.
Müzakere sözcüğünün anlamı ise, bir konuyla ilgili fikir alışverişinde bulunmadır.
Şimdi geçiyorum merak ettiğim bazı şeyleri sormaya ve açıklamaya; PKK nedir ve kim tarafından kurulmuştur? 1974 yılında Apo diye tanımlanan bir zat tarafından kurulmuş ülkeyi bölmeyi amaçlayan terör örgütüdür.
Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu, Irak’ın kuzeyi, Suriye’nin kuzeydoğusu ve İran’ın kuzeybatısını kapsayan bölgede bir devlet kurmayı amaçlayan ve bu amaçla söz konusu toprakların Türkiye sınırları dâhilinde kalan kısmına sahip olabilmek için güvenlik güçleri, Köy korucuları ve sivillere karşı silahlı eylem yapan yasa dışı örgüt.
Yine aynı PKK, Avrupa Birliği, ABD, Birleşmiş Milletler ve NATO ve bölgedeki Türkiye, Suriye, Irak, İran gibi birçok ülke ve Uluslar kuruluş tarafından terör örgütü olarak kabul edilmektedir. Ayrıca ABD’nin uyuşturucu kaçakçıları listesinde bulunan etnik ayrılıkçı bir örgüttür.
Bu eli kanlı terör örgütü yaklaşık 40 yıllık süreçte 30 binin üzerinde masum halkımızı öldürmüştür.
Belki hafızalarımızdan belli olaylar ve tarihler çıkmıştır düşüncesiyle aşağıdaki bilgileri paylaşma gereği duyuyorum.
Bu terör örgütün lideri olan şahıs Kenya güvenlik birimlerince yakalanıp, Türk güvenlik görevlilerine 15 Şubat 1999 günü teslim edildi.16 Şubat 1999 tarihinde Bordo Bereliler tarafından uçakla Kenya’dan Türkiye’ye getirildi.
31 Mayıs 1999 tarihinde hapsedildiği İmralı adasında yargılanmasına başlanan Öcalan PKK’yı kendisinin kurduğunu, örgütü sevk ve idare ettiğini, yakalandığı ana kadar örgütün kendisinin liderliği ve komutası altında faaliyetlerini sürdürdüğünü itiraf etti.
29 Haziran 1999’da yapılan son duruşmada Ankara 2 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından kurduğu silahlı örgütü PKK’yı, aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek, devletin hâkimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını devlet idaresinden ayırmağa matuf eylemleri gerçekleştirdiği sabit görüldü.
Abdullah Öcalan, oybirliği ile idama mahkûm edildi. Karar Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından da onandı. Mahkemenin verdiği idam kararı, Yargıtay tarafından 25 Kasım 1999 tarihinde onandı, fakat idam cezası yerine getirilmedi, AB uyum yasaları ile idam cezası kaldırıldığı için İmralı Cezaevinde hapis yatmaktadır.
Bugün 2013 yılının şubat ayının son günlerindeyiz. İdam kararı verilmiş ve mahkemelerimizce suçu sabit görülmüş bir terör örgütü lideri ile analar ağlamasın barış bozulmasın diye görüşmeler yapılmaktadır.
Öcalan’ın, İmralı da BDP milletvekilleriyle yaptığı görüşmenin ardından BDP, PKK’nın Kandil Dağı’ndaki yöneticileri ve Avrupa’daki PKK’lılara ‘çözüm taslağı’ adı altında mektuplar gönderdi. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a dün teslim edilen mektuplar, adreslerine ulaştırılmaya başlandı. Demirtaş yaptığı açıklamada “Öcalan’ın Avrupa ve Kandil’e yazdığı mektuplar önümüzdeki saatlerde muhataplarına ulaştırılacak.” dedi.
Eski İçişleri Bakanlarından Saadettin Tantan PKK’nın 60 milyar dolarlık bir mali yapıya sahip olduğunu söylüyor. Bu rakam, uyuşturucu, insan ve sigara kaçakçılığıyla Avrupa’daki Türklerden alınan haraçlardan oluşuyor.
Şimdi merak ediyorum kimlerin anası ağlıyor her türlüğe pisliğe bulaşmış pkk’nın mı? Yoksa Yüce Türk Milletinin mi?
Yine merak ediyorum Türkiye Büyük Millet meclisine Milletvekili sıfatıyla seçilmiş ve dokunulmazlık zırhı almış bu sözde Milletvekillerinin posta memurluğunu yapan kişiler Türkiye’den ve Türk Milletinden ne istemektedir.
Yine bu yazımı okuma zahmetine katlanan arkadaşlara sormadan edemiycem bunlar kimlerden alınan vergilerle maaşlarını almaktadır.
Bu insanlar Kürtçe savunma, anadilde eğitim safsatalarıyla toplumu uyuttuklarını gözümüzün içine bakarak söylemektedirler. Bunun adı da özgürlük olmaktadır. Ama biz çıkıp “Ne Mutlu Türk’üm Diyene” dediğimizde ırkçı ve faşist olmaktayız.
Geçenlerde basında izlediğim haber de bu anlatımlarımın tuzu biberi olsun; emekli bir Astsubay Apo ile görüşenler vatan hainidir diye bir pankart açıyor ve yaka paça gözaltına anlıyor. Ne günler yaşıyoruz anlamakta zorlanıyorum.
Barış süreci, çözüm süreci, Pkk’lı tutsakların serbest bırakılması, istekler, talepler ardına sıralanıyor. Bizde yeteneksiz sizsiniz yarışması izler gibi izlemeye devam ediyoruz. Sahi Pkk hangi ulusun askeri, savaşı girdik kaybettikte müzakereleri mi sürdürüyoruz.
Sessiz yığınlar olarak izlemeye devam edelim. Dur bakalım ne olacak…
Eee güzel bir sözle noktalayalım herkes layık olduğu gibi yönetilirmiş. Suçluyu lütfen uzaklarda aramayalım aynada kendimize bakmak yeterlidir.
Ben yinede inadına “Ne mutlu Türk’üm diyene!” diyorum.
Saygılarımla…