Bir gün gülümseyerek yada hüzünle çevirdiğimiz sayfaların paragraflarındaki satır aralarında kendimizi gördüğümüzde yaşamın kendisinin aslında kendimiz olduğunu anlarız.
Bir düş mü, yoksa masal mı yada tek perdelik oyun mu? Sorusuna vereceğimiz yanıt ne olmalı sizce? Evet, ismine ne dersek diyelim yaşam bir süreç. Bizde bu sürecin bir bölümüyüz. Yaşadıklarımızla yaşayacaklarımızla yaşamın ta kendisiyiz. Nasıl yaşanırsa yaşansın.
Yaşam; yaşadığımız süreçte, baktığımız yerden baktığımız yere ve boyuta göre anlam kazanmaz mı? Bazen küçük bir karıncanın yaşama tutunuşu ve mücadelesi, bazen bir gülün tomurcuğu, bazen bir dokunuş, bazen bir özlem, bazen de bir bebeğin gülüşündeki sıcaklık değil midir? Yaşam.
Yada çaresizlikler karşısında mücadele yada boyun eğip kabullenmek değil midir? Yaşam.
Zaman dediğimiz kavram ömür dediğimiz birikimimizi hızla harcarken, yaşamla dalga geçercesine takılırken, aslında yaşamın kendimiz olduğumuzu anlamamızı gizlemeye çalışır. Ve bizlerde farklı yerlerde mutlu olma arayışıyla çırpınır dururuz yaşam denen süreç içerisinde.
Anlamak için arayış, bakış, duruş derken yaşamaktan bihaber oluruz yaşamı. Sona yaklaştıkça da keşkelerimizin arttığı oranda da yaşayamadığımızı anlarız yaşamı. Belki de anlamaya bile zaman bulamadan durur zaman. Oraya kadar yaşananları ile gelip geçmiştir yaşam zamanın kollarında.
Kim bilir belki de arayıştır yaşamak! Neyi aradığını bilerek yada bilmeyerek aramak…yada yaşamak…!